Çarşamba, Ağustos 01, 2012

Çeşme - 5. Gün


Bugün günlerden "Rüzgar"

Bilenler bilir, Çeşme'nin rüzgarı hiçbir yerinkine benzemez. Bir başladı mı rüzgar, deniz de onu yalnız bırakmaz hemen dalgalanmaya başlar o da. Çarpar yüzüne insanın bir tokat gibi :)

Rüzgar ve dalga yüzünden bugün Dalyan'ın yolunu tuttuk. İlk adres House 44 Sereserpe oldu fakat iskeleye vuran dalgaları görünce fikir değiştirip yandaki Kocakarı Plajı'na gidelim dedik.
Kocakarı Plajı - Dalyan
Burası sakindi ve deniz alışılmış olduğu gibi sakin ve güzeldi. Burası da tam anlamıyla bir halk plajı ve henüz ciddi bir özel işletmenin eline geçmemiş, eski güzelliğini koruyor ancak size şezlong, şemsiye ile birlikte kısıtlı ve çok kaliteli olmayan bir menü olsa da yiyecek ve içecek hizmeti sağlayan işletmeler mevcut. Uygun bir fiyata 2 şezlong ve şemsiye kiralayıp sakin bir mekanda denize girmenin tadını çıkarabilirsiniz. Fiyatlar tabi ki çok uygun ancak duş ve wc’lerden komik de olsa bir para talep etmeleri bize ilginç gelmedi değil.

Birkaç saat sonra arkadaşlarımızdan aldığımız ve dalganın bitişini müjdeleyen haberle Aya Yorgi'ye tekrar dönüyor ve bu sefer soluğu bizce koyun en güzel mekanı olan Sole&Mare'de alıyoruz. 
Aya Yorgi Koyu'nda Sole&Mare
Burası gerçekten kalite, tasarım, hizmet ve ortam olarak Aya Yorgi'nin en güzel Beach Club'ı. Fiyatları da komşu tesislerle neredeyse aynı. Büyük minderleri ve loca bölümleri çok rahat. Özellikle arkadaşlarınızla kalabalık bir grup olarak gidecekseniz yerinizi deniz kenarındaki bu bölümlerden seçmeniz güzel olacaktır. Koyun diğer tarafının da güzel ve keyifli bir gün geçirdikten sonra artık güneşi batırma vakti...
Alaçatı Meydan

Günlerdir "Ege'de zeytinyağlı yenir" hayaliyle akşam yemeği için Alaçatı'nın girişinde bulunan İmren Restoran'a gidiyoruz. Zengin gözüken zeytinyağlı menüsünün aslında hiç var olmadığını masaya oturduğumuzda öğreniyoruz. Garson, istediğimiz hiç birşeyin kalmadığını yada ellerinde olmadığını söylüyor. Kapısındaki kocaman Hürriyet Gazetesi'nde çıkmış zeytinyağlılarının meşhur olduğu haber sayfalarına, kocaman yazılara rağmen mekanda yediğimiz hiçbir yemekten memnun kalmadık. Ne istediğimiz zeytinyağlıları yedik ne de mecbur kalıp sipariş ettiğimiz kebaplarda bir lezzet bulduk. Masaya gelen yemeklerden Adana Kebap lastik gibiydi, patatesler çiğ gelmişti. Masaya gelen kadınbudu köfte, çöpşiş gibi yemekler de bilindik turist lokantalarından çıkmış kalitesiz yemekler gibiydi ve genel olarak porsiyonlar da ufaktı. Tabi porsiyonların ufak olması bizim için iyi mi oldu kötü mu oldu bilemedik :) Eğer zeytinyağlı yemek istiyorsanız en doğru adres Alaçatı'nın girişindeki Yusuf Usta.

İmren Han'da İrmik Helvası üzerine Sakızlı Dondurma
Kötü bir akşam yemeği macerasından sonra soluğu yine İmren Han Cafe'de aldık. İrmik helvasının üzerine dondurma koyulur da ne kadar güzel olabilir sorusunun cevabını işte o akşam aldık. İtalyanların yaptığı mavi renkteki "Şirinler" dondurması da burada bir o kadar lezzetli yapılıyor. Denemeden adımınızı dışarıya kesinlikle atmayın.

Dur durak bilmeyerek İstanbul Beyoğlu'nun fenomeni haline gelen Tektekçi'nin Alaçatı halini görelim diyoruz ve 5tek alarak yolumuza devam ediyoruz. Tekler her zamanki gibi lezzetli.
Tektekçi'den 5Tek
Alaçatı'nın meydanındaki o eski kır kahvesinin minik taburelerinin yerini artık Pole Cafe'nin büyük sandalyeleri almış derken Serra ve Ceren çıkıyor karşımıza ve birlikte kahvelerimizi yudumluyoruz :)