Bugün
günlerden "Rüzgar"
Bilenler
bilir, Çeşme'nin rüzgarı hiçbir yerinkine benzemez. Bir başladı
mı rüzgar, deniz de onu yalnız bırakmaz hemen dalgalanmaya başlar
o da. Çarpar yüzüne insanın bir tokat gibi :)
Rüzgar ve dalga yüzünden bugün Dalyan'ın yolunu tuttuk. İlk adres House 44 Sereserpe oldu fakat iskeleye vuran dalgaları görünce fikir değiştirip yandaki Kocakarı Plajı'na gidelim dedik.
Kocakarı Plajı - Dalyan |
Burası
sakindi ve deniz alışılmış olduğu gibi sakin ve güzeldi.
Burası da tam anlamıyla bir halk plajı ve henüz ciddi bir özel
işletmenin eline geçmemiş, eski güzelliğini koruyor ancak size
şezlong, şemsiye ile birlikte kısıtlı ve çok kaliteli olmayan
bir menü olsa da yiyecek ve içecek hizmeti sağlayan işletmeler
mevcut. Uygun bir fiyata 2 şezlong ve şemsiye kiralayıp sakin bir
mekanda denize girmenin tadını çıkarabilirsiniz. Fiyatlar tabi ki
çok uygun ancak duş ve wc’lerden komik de olsa bir para talep
etmeleri bize ilginç gelmedi değil.
Birkaç
saat sonra arkadaşlarımızdan aldığımız ve dalganın bitişini
müjdeleyen haberle Aya Yorgi'ye tekrar dönüyor ve bu sefer soluğu bizce koyun en güzel mekanı olan Sole&Mare'de alıyoruz.
Aya Yorgi Koyu'nda Sole&Mare |
Burası
gerçekten kalite, tasarım, hizmet ve ortam olarak Aya Yorgi'nin en
güzel Beach Club'ı. Fiyatları da komşu tesislerle neredeyse aynı.
Büyük minderleri ve loca bölümleri çok rahat. Özellikle
arkadaşlarınızla kalabalık bir grup olarak gidecekseniz yerinizi
deniz kenarındaki bu bölümlerden seçmeniz güzel olacaktır.
Koyun diğer tarafının da güzel ve keyifli bir gün geçirdikten
sonra artık güneşi batırma vakti...
Alaçatı Meydan |
Günlerdir "Ege'de zeytinyağlı yenir" hayaliyle
akşam yemeği için Alaçatı'nın girişinde bulunan İmren Restoran'a
gidiyoruz. Zengin gözüken zeytinyağlı menüsünün aslında hiç var olmadığını
masaya oturduğumuzda öğreniyoruz. Garson, istediğimiz hiç birşeyin kalmadığını
yada ellerinde olmadığını söylüyor. Kapısındaki kocaman Hürriyet Gazetesi'nde
çıkmış zeytinyağlılarının meşhur olduğu haber sayfalarına, kocaman yazılara
rağmen mekanda yediğimiz hiçbir yemekten memnun kalmadık. Ne istediğimiz
zeytinyağlıları yedik ne de mecbur kalıp sipariş ettiğimiz kebaplarda bir
lezzet bulduk. Masaya gelen yemeklerden Adana Kebap lastik gibiydi, patatesler
çiğ gelmişti. Masaya gelen kadınbudu köfte, çöpşiş gibi yemekler de bilindik
turist lokantalarından çıkmış kalitesiz yemekler gibiydi ve genel olarak
porsiyonlar da ufaktı. Tabi porsiyonların ufak olması bizim için iyi mi oldu kötü
mu oldu bilemedik :) Eğer zeytinyağlı yemek istiyorsanız en doğru adres
Alaçatı'nın girişindeki Yusuf Usta.
Kötü
bir akşam yemeği macerasından sonra soluğu yine İmren Han Cafe'de aldık. İrmik helvasının üzerine dondurma koyulur da ne kadar
güzel olabilir sorusunun cevabını işte o akşam aldık.
İtalyanların yaptığı mavi renkteki "Şirinler"
dondurması da burada bir o kadar lezzetli yapılıyor. Denemeden
adımınızı dışarıya kesinlikle atmayın.
Dur
durak bilmeyerek İstanbul Beyoğlu'nun fenomeni haline gelen
Tektekçi'nin Alaçatı halini görelim diyoruz ve 5tek alarak
yolumuza devam ediyoruz. Tekler her zamanki gibi lezzetli.
Tektekçi'den 5Tek |
Alaçatı'nın
meydanındaki o eski kır kahvesinin minik taburelerinin yerini artık
Pole Cafe'nin büyük sandalyeleri almış derken Serra ve Ceren çıkıyor karşımıza ve birlikte kahvelerimizi yudumluyoruz :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder