Yarın Pazar.. yani Milano’da dükkanların kapalı olduğu,
şehirde hayatın kısmen durduğu gün..
Bundan sebep, bugünü iyi değerlendirmek açısından alışveriş
cenneti Milano sokaklarını gezmeye karar veriyoruz.
Kahvaltımızı ettikten sonra otelden ayrılıyoruz. Ancak
kahvaltı ile ilgili ufak bir yorum; Otel uluslararası kahvaltı seçeneğine sahip
değil ve Türk kahvaltısına hasret kalmanız söz konusu. Kısa süre için görmezden
gelebileceğiniz bir sıkıntı :)
İlk durağımız, Milano’nun en büyük caddelerinden olan Corso
Buenos Aires oluyor. Kırmızı hatla rahatlıkla ulaşabildiğimiz bu caddeyi
gezmeye başlıyoruz. Burada bir çok markanın mağazalarını gezip, alış veriş
yapabileceğiniz gibi ara sokaklardaki birbirinden güzel restoran ve barlarda
lezzetli molalar verebilirsiniz.
Bir kaç saatimizi alışveriş ile geçirdikten sonra zil çalan
karnımızı doyurmak için bir adres arıyoruz. Listemize bakıp Hande’nin tavsiye
ettiği Ristorante Da Oscar’a gidiyoruz ancak bir İtalyan geleneği olarak sadece
günün belirli saatlerinde çalışan restoranlardan birine denk geldiğimizi kapıda
fark ediyoruz ve malesef ki içeri giremiyoruz. Şansımızı Pizzeria Spontini’den
yana kullanıyoruz ve bu sefer başarılı oluyoruz :)
|
Pizzeria Spontini'de "Abbondante" Dilim Pizza |
Hemen içeride bulduğumuz ilk yere oturuyoruz. Burası
hepimizin bildiği İtalyan pizzasının aksine kalın hamurlu pizza yapan meşhur
bir İtalyan pizzacısı. Ben ince hamur severim diyenler bir daha düşünsünler (ki
Neslin de bunlardan bir tanesi :)). İçeride değişik bir atmosfer var ve menüde sadece iki çeşit seçeneğiniz var.
Siz pizzanızı yerken garsonlardan birinin “Son 2 dilim pizza, kim ister?”
diyerek restorandakilere pizzanın bittiğini ve restoranın kapanmak üzere
olduğunu haber vermesine şahit olabilirsiniz. Anlayacağınız üzere, yemeğinizi
yiyin gidin, yarım saate dükkan kapanıyor mesajını veriyor, yeni bir pizzayı
fırına verme gibi bir dertleri de yok :)
Diyeceğimiz o ki, bu pizza bir harika! Üzerine bir de “la
salsa picante” yani acılı sos isterseniz inanın tadı daha da bir nefis oluyor.
Pizza dilimi o kadar büyük ki, normalde küçük boy pizza diye adlandırdığınız
bir pizza büyüklüğünde denebilir. Çeşit de sunmuyorlar yalnızca Margherita yani
domates soslu mozzarellalı pizza servis ediyorlar. Yanına da soğuk bir bira çok
iyi gidiyor! :)
Hande’nin dediğine göre buranın lazanyası pek lezizmiş.
Ancak sabahtan yaptıkları lazanya saat 12:00 olmadan bitebiliyormuş bu nedenle
bizim deneme şansımız olmadı.
Karnımız doyduğuna göre gezimize devam edelim diyoruz ve
Milano’nun merkezine gidiyoruz. Burada Neslin’in daha önceden müptelası olduğu
bir kaç ayakkabı dükkanını gezme şansı buluyoruz. Via Montenapoleone ve
civarını gezip, dünyaca ünlü modacıların harika tasarımlarını görme ve bir kaç
outlet mağazasını gezme şansı buluyoruz. Sonrasında ise Duomo’nun diğer
tarafında bulunan Via Torino’ya gidiyor ve buradaki dükkanları geziyoruz.
Bu akşam arkadaşlarımızla yeniden bir araya geleceğiz bu
nedenle saat çok geç olmadan otelimize dönüyor, biraz dinlendikten sonra Corso
Sempione yakınlarındaki Cafe Milano’nun yolunu tutuyoruz.
Bu akşam pizza yemek yerine aperitivo yapacağız.
Bu aslında
tipik bir İtalyan Cumartesi gecesi olacak. İtalyanlar özellikle Milano’da
arkadaşlarıyla bir araya gelip bir barda aperitivo yapmayı bir restoranda yemek
yemeye tercih ederler. Cafe Milano çok büyük bir alana sahip ve bizde hiç
olmayan bir sistemle çalışıyor. Önceden yaptığınız rezervasyonla ücret ödemeden
giriyor ve rahat bir koltukta kalabalık arkadaş grubunuzla oturuyorsunuz.
Burada menü yok, yapmanız gereken tek şey kasadan ya da bir garsondan
içeceğiniz kokteyli, birayı ya da şarabı sipariş edip, içeride bulunan farklı
açık büfelerden dilediğiniz yemeği alıp, ortamın keyfini çıkartmak. Ancak
cumartesi akşamı olması sebebiyle içeride bulunan müşteri sayısı biraz fazla
olacak ki açık büfelerin önlerinde bir hayli kuyruk beklemeniz gerekiyor.
Café
Milano’da kokteyller şahane! Kişibaşı 9 euro vererek bir kokteyl alıp,
bulunduğunuz süre boyunca dilediğiniz gibi açık büfeden faydalanabiliyorsunuz.
Bir hayli kalabalık bir grup olduğumuzdan bir çok kokteyl sipariş ediyoruz ama
masanın favorisi bir İtalyan geleneği haline gelmiş olan Aperol Spritz. Bu
şahane içki Aperol’un içine Prosecco katılarak yapılıyor, portakal tadında ve
çok fresh, içimi hafif bir kokteyl.
|
Cafe Milano'da Aperativo sonrası |
Burada gecenin büyük bir kısmını geçirdikten sonra otelimize
yakın bir lokasyonda bulunan Zoom Bar’a gidiyoruz ve eğlencemize burada devam
ediyoruz.
Bugün de bitti.. yarın dönüyoruz :(